Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
Türk Edebiyatının En İyi 100 Romanı
Dün akşam Nahid Sırrı Örik'in Sultan Hamid Düşerken isimli kitabını okumaya başladım. Bu vesileyle size bir listeden bahsetmek istiyorum. Mutlaka bilenler vardır fakat bilmeyenler için de faydalı olabilir. 2017 yılında akademisyenler, yazarlar ve edebiyatçılardan oluşan bir ekiple Türk edebiyatının en iyi 100 romanı belirlenmiş. Biliyorum bu
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
272 syf.
·
Puan vermedi
 DAĞA ÇIKAN KURT     Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Dağa Çıkan Kurt
Dağa Çıkan KurtHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2021417 okunma
.... Ankara' ya ayak bastığı 27 Aralık 1919 günü ile Ankara' da Büyük Millet Meclisi hükümetinin kurulduğu, bir Anadolu devletinin doğduğu 23 Nisan günü arasında geçen günlerinin hayatının en mihnetli, fakat o nispette kişilik ve karakter yorucu, geleceği hazırlayıcı; ama bunalımlı günleri olduğunu belirtmekte hata yoktur. Ankara dışında bir tepenin üzerinde iki katlı bu soğuk ve çıplak mektep binasına kapanmış olan, gece gündüz didinen, bocalayan bu 'Tek Adam' o günlerde, denebilir ki kaderiyle tek başına boğuşuyordu. Ne ordusu, ne askeri vardır. Dünyanın yedi düveli, karşısında cephe almıştır. Padişah onu asi ilan etmiştir. Kellesini getirene ödül vardır. Anzavurlar, Gavur İmamlar, saraya cariye satarak şereflenen Gürcü, Abaza, Çerkez Beyleri ayaklanmışlardır. Yerli, yabancı casuslar seferberdirler. Her taşın altında bir yılan kaynar. Yunan ordusu batıdan ilerler. Fransız' ı, İngiliz'i, Ermeni çetecileri güneyden yürürler. Karşı çeteler düşmanla el eledir. Karadeniz bölgesinde Pontus Rumları asidirler. Etrafındaki şehirlerde, köylerde zaman zaman garip belirtiler veren esrarlı bir hazırlanış vardır.
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Salih Bozok...
Saat 9'u 25 geç... Matem halindeki Dolmabahçe Sarayı tek el silah sesiyle irkildi. Sedef kabzalı Smith Wesson'ın namlusundan çıkan mermi, adeta çığlık gibi koridorları dolaştı. Koştular hemen alt kata ... Kanlar içinde yerde yatıyordu. Kalbine dayamış, tetiğe basmıştı. Salih Bozok... Mustafa Kemal' in yaveriydi.
Sayfa 449 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 2016Kitabı okudu
Atatürk 3 Şubat 1938 günü Bursa'dan Mudanya'ya geçer. Mudanya'dan Ege vapuruyla İstanbul'a gelir ve geceyi vapurda geçirir. 4 Şubat 1938 günü Ege vapurundan Dolmabahçe sarayına geçer. Bursa'da geçirdiği geceden sonra dönüşte soğuk almış saraya keyifsiz girmişti. 6 Şubat 1938 akşamı Dolmabahçe Sarayından çıkıp Park Otele gelir. Orada soğuk ve cereyanlı bir yerde ve gece geç saatlere kadar kalır ve kendisini üşütür. Ertesi akşam şiddetli öksürükle beraber zorca nefes almaya ve göğsünde ağrı duymaya başlar. Ateşi de yükselmiştir. Durum Kadıköy'de oturan doktoru Neşet Ömer İrdelp'e haber verilir: fakat denizde şiddetli lodos fırtınası hüküm sürdüğünden Dr. Neşet Ömer İrdelp'in saraya gelmesi mümkün olamaz. Bunun üzerine Atatürk saraya yakın Sıraselvilerde oturan Dr. Nihad Reşat Belger'in çağrılmasını ister. Dr. Nihad Reşat Belger saat 04:00 sularında kendisine gönderilen otomobille saraya gider, Atatürk'ü muayene eder, zatürree teşhisi koyar. Ertesi gün Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Dr. Nihad Reşat Belger birlikte Atatürk'ü muayene ederler tedaviyi birlikte yürütürler. Atatürk'ün yüksek ateşi günlerce sürer. Karaciğer yetmezliği sebebiyle nekahat devresi gecikir ve uzar. Ankara'da Balkan Paktı Konseyi toplanacağı için doktorların kendisine henüz iyileşmediğini bildirmesine rağmen Ankara'ya dönmekte ısrar eder ve 24 Şubat 1938 günü İstanbul'dan Ankara'ya hareket eder.
Sayfa 167 - Güven KitabeviKitabı okudu
Bugüne dair
Bugün hiçbir şey hissetmiyorum. Evet, ciddiyim. Her şey bir rüyaydı sanki. Gece bir anda kalkıyorsun. Kulaklarını yastıklarla kapatmışsın. Yan tarafında biri Allah'a dua ediyor. Sen ise anlamıyorsun. Avize sallanıyor, bir şeyler dökülüyor, bir anda elektrik gidiyor. İzliyorsun ... Sonra duruyor. Öbür aile fertleri geliyor. Birbirlerine
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
138 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.